Hüseyin Atlı’nın kaleminden…
Var’ı var edene, Varlığından haberdar edene hamd,varlıkların en şereflisi olan Hz. Muhammed Mustafa’ya (s.a.v) salat ve selam olsun.
“Bir de şunu iyi bilin ki gökleri ve yeri, bu ikisi arasında var olan her şeyi amaçsız, anlamsız bir oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık.” (ENBİYÂ-16)
Evet, Allah var ettiği bütün canlı ve cansız her ne varsa bir amaç uğruna yaratmıştır. Bu varlıkları varoluş amacına göre; insan ve diğer varlıklar diye ikiye ayıra biliriz.
İnsan dışındaki diğer varlıklar, bulunduğu hal üzere Allah’ı zikretmekle görevlendirilmişken aynı zamanda Allah’ı temsil eden varlığa (İnsan) hizmet etme amacıyla da var edilmişlerdir. İnsan odaklı yaşayan bu varlıklar İnsana hizmet ederken aynı zamanda Allah’a kulluğu da icra etmektedirler.
Peki; kainatın hizmetine sunulduğu, gökten suyun kendisi için indirildiği ve o suyla yerden çeşitli meyve ve sebzelerin kendisi için çıkarıldığı, Güneşin, Ayın, Gecenin ve gündüzün onun istifadesine sunulduğu, taşın sığınma, hayvanın, yeme ve ısınma aracı olarak istifadesine verildiği insan, hangi amaçla yaratılmış? Bütün bu varlıklar insan odaklı bir hayat yaşıyorken; insanın odağı ne olmalı?
Ruh ve cesetten müteşekkil olan insan…
Akıl ve nefsin verildiği varlık.
Evet, insan dışındaki varlıkların kimisine sadece nefis verilmişken, kimisine de sadece akıl verilmiştir. Mesela, hayvanlara akıl verilmeyip sadece nefis verilmişken, Meleklere de nefis verilmeyip sadece akıl verilmiştir.
İnsanı diğer varlıklardan ayıran özelliği ise kendisine hem akıl hem de nefsin verilmesidir.
Eğer insan aklını kullanıp nefsinin heva ve heveslerine uymazsa Rabbinin razı olduklarından olursa, yani varlığı var edene(ALLAH’a) odaklı olursa, nefissiz meleklerden daha üstün olur.
“Hani meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen saygı ile eğilmişler, İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu.” (Bakara-34)
Şayet aklını kullanmayıp sadece hayvani duygularının peşinden giderse, nefsine yenik düşerse o zaman da hayvanlardan daha aşağılık olur.
“Sen onların vahyi dinlediklerini ve akıl ettiklerini mi zannediyorsun? Hayır. Onlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağı seviyededirler. “( Furkan-44)
İnsanı, eşref-ül mahluk kılan, onu diğer bütün mahlukattan üstün kılan şey, İlahi ruhun tecelligahıdır. Allah, insan denen varlığa kendi ruhundan üfleyerek ona bir ayrıcalık tanımışken aynı zamanda onlara şehvetlerinin esiri olabilmeyi, nefse kul olabilmeyi de tercihlerine bırakmıştır. Böyelikle eşfef-ül mahluk olabilen insan, kendi tercihiyle esfel-i mahluk da olabiliyor.
Aklın ve nefsin beraber verildiği varlık olan insan, bu iki olguyla imtihana tabi olduğu imtihan mekanı olan dünyada;
‘’Ben cinleri ve insanları sadece bana ibadet etsinler diye yarattım’’ (ZARİYAT-56) Ayetindeki gerçeğin farkına varıp, kendisini var eden Rabbine kul olursa, yaratılış gayesine uygun bir hayat ikame ederse, imtihanı kazanmış olur, bahtiyar olur eşrefi mahlukat olur.
Aksi halde kendisine akıl nimeti verilmesine rağmen, aklını kullanmayan “Kendi nefsinin arzusunu kendisine ilah edineni gördün mü?” (Furkan-43) ayeti celilede Allah azze ve cellenin bahsettiği varlık olan insan çok bedbaht olur esfel-i safiline müstahak olur.
Akledenlerden olmak dileğiyle…
- Etiketler
- Muhammed MİRDESİ
- Hangisini Daha İyi Beslersem!
- 7 Ağustos 2018- 14:04:46
- Mansur YILMAZ
- Amacımız için ne yapıyoruz?
- 7 Şubat 2018- 16:33:53
- Konuk Yazar
- Sekizimiz odun çeker, Dokuzumuz ateş yakar
- 7 Ocak 2023- 22:24:07
- Harun Yedidağ
- Sanal Bir Hayat Yaşıyoruz
- 9 Ağustos 2018- 15:46:07