Ali Talha Öner’in kaleminden…

Bismillah…

Gençlik hayatın en kritik dönemidir.  Hayatın temel yapıtaşlarının yer edindiği, ileri ki hayatın temellerini oluşturan ve karakterin şekil aldığı bir dönemdir. Bu dönemde hem fikri hem de manevi kendimize ne katabilirsek hayatımızın geri kalanı buna göre şekillenir. Muttaki bir Mümin olmanın temeli de nefsi arzuların peşinde koşan bir kişi olmanın temeli de bu dönemde atılır.

İşte bütün bunlardan sonra aklımıza şu soru gelir; Allah Resulü (sav) nasıl gençleri sever?

Allah Resulü (sav) imanın esaslarını iyice öğrenen ve imanı içselleştiren genci sever. Bu gün kaçımız Allah’a imanı anlatıp karşımızdaki insanı ikna edebiliriz. Herkesin vazgeçilmezi olan hayatının bir parçası haline gelmiş olan kullandığı telefonu hakkında bir şeyler sorulsa uzun uzadıya en ince ayrıntısına kadar anlatır ve bunu anlatmaktan ne yorulur ne de sıkılır. Ama birimizden iman hakkında üç beş cümle konuşmamız istense bunu beceremeyiz ve belki “nerden çıktı şimdi bu” diye düşünürüz. Bu da bizim imanı içselleştirmediğimizi imanı dilimizden aşağıya yani kalbimize indirmediğimizi gösteriyor. Sahabeden Haris bin Malik henüz 17 yaşında genç bir delikanlıdır. Allah Resulü’nün nasıl sabahladınız sorusuna “gerçek bir mümin olarak sabahladım” diye cevap verir ve başlar gece yaptığı duaları, zikirleri, ruküleri, secdeleri anlatmaya. Bunun üzerine Allah Resulü, “Ey Haris! Sen tepeden tırnağa kadar iman kesilmişsin “ müjdesini verir.  İmanın nasıl içselleştirildiğini merak eden varsa Haris bin Malik’e baksın…

Allah Resulü(sav), ilim yolunda yürüyen ve ilmi dünyanın en büyük kazancı olarak gören genci sever. Ama kendisini Allah’a yaklaştıracak bir ilim, kendisinde amele dönüşecek bir ilim ve hayatını Kur’an ve Sünnet ışığında yaşatacak bir ilimdir bu ilim. Sahibini ‘kitap yüklü merkepler’ ibaresinin dışında tutacak bir ilim…

Allah Resulü, iradesini güçlendiren ve iradesinin hakkını veren genci sever. Zaten mümini diğer insanlardan ayıran en ince ayrıntı değil mi iradesine sahip çıkması, nefsinin ve şeytanın vesveselerine kanmaması. İradeyi güçlendirmenin yegâne yolu şüphesiz imanı güçlendirmekten, bu da ibadetlerde ihlâslı olmaktan geçiyor. İrademizi güçlendirdikten sonra onun hakkını vermeliyiz. İrademizin hakkını vermek; günahlara bulaşmama konusunda iradeli olmaktır, zamanı faydalı değerlendirme konusunda iradeli olmaktır, ibadetleri huşu içinde yerine getirme konusunda iradeli olmaktır. Kıyamet günü hiçbir gölgenin bulunmadığı o günde arşın gölgesinde gölgelenecek yedi sınıf insandan biride iradesini güçlendirip rabbine kulluk ederek temiz bir hayat içinde büyüyen gençtir.

Allah Resulü(sav),iffeti elbise olarak giyinen ve o iffet elbisesini korumaya çalışan genci sever. Mümin bir gencin sadece günahlardan korunması iffetli olmasına yetmiyor. Bu elbette olmazsa olmazdır ve bunu asla elden bırakmaması lazım. Bununla birlikte iffet Allah’ın bize emanet ettiğini korumaktır. Hayatımızı Allah’ın emrettiği şekilde yaşamaktır iffet. Hududullah’ı korumaktır iffet. İbadetlerde devamlı olmaktır iffeti korumak.

Allah Resulü(sav), hedefine varmak için istikrarı elden bırakmayan genci sever. Eğer mümin hayatında istikrarı sağlarsa buraya kadar söylediğimiz şeyleri de sağlamış olur. Çünkü hayatının yönetimi kendisinde olur dolayısıyla hayatında Allah’ın razı olmadığı bir şeyin izlerini bulamazsın. Özü sözü bir olur, bu gün bir şey söyleyip yarın farklı davranmaz. Böylece istikrarı hayatının merkezine oturtmuş olur. Rabbim bizleri kendisine layık bir kul, Peygamberine layık bir ümmet eylesin.

Vesselam…