Özgür-Der Muş şubesinin düzenlediği ‘İslami Mücadele’de Öncü Şahsiyetler’ başlıklı konferansta Sait Nursi’nin hayatını anlatan Muş Alparslan Üniversitesi Kürt Dili ve Edebiyatı Öğr. Gör.  İkram Filiz, Türkiye tarihinin Sait Nursi üzerinden okunması gerektiğini söyledi.

Özgür-Der şubesinin düzenlediği ‘İslami Mücadele’de Öncü Şahsiyetler’ başlıklı konferansta Sait Nursi’nin hayatı ele alındı.

Muş Alparslan Üniversitesi (MŞÜ) Kürt Dili ve Edebiyatı Öğr. Gör.  İkram Filiz’in konuşmacı olarak katıldığı konferans Eğitim-Bir-Sen Muş şubesi konferans salonunda gerçekleşti. Konferansa akademisyenler ve vatandaşlar katıldı.

Kur’an’ı Kerim tilaveti ve meali şerifin okunmasıyla başlayan konferansta konuşan MŞÜ Öğr. Gör.  İkram Filiz, Türkiye tarihinin Sait Nursi üzerinden okunması gerektiğini söyledi.

Filiz, “Osmanlı sonrasında kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne Sait Nursi damga vurmuştur. İlk dönemlerden başlayan, 1960’lara kadar devam eden ve vefatı ile nihayete eren ama mücadelesinin nihayete ermediği bir zemindedir. Haliyle Türkiye Cumhuriyeti tarihinden bahsederken Sait Nursi’den de bahsetmek ve onun üzerinden bir Türkiye Tarihi okumak gerektiğine inanıyorum.” dedi.

Sait Nursi’nin 7 çocuklu Kürt bir aileye mensup olduğunu ve eğitimini medreselerde tamamladığını belirten Filiz, “Sait Nursi’nin hayatını bilmek aynı zamanda fikirlerinde ki değişimi de bilmek anlamına gelir. İnsanlar değişirler, dönüşürler. Sait Nursi’nin külliyatını da okuduğumuzda özellikle söz ettiğimiz imparatorluk ve sonrasında kurulan yeni bir devlet sonrasında fikirlerindeki değişimi de görme imkânına sahip oluruz. Sait Nursi 7 çocuklu bir Kürt ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Dönemi itibariyle eğitim faaliyetlerinin medreselerde yürütüldüğü bir dönemden söz ediyoruz. Dolayısıyla Sait Nursi de eğitim hayatına medreselerde başlamıştır. Bu dönem aynı zamanda Osmanlı’daki eğitim sisteminin parçalı bir eğitim sisteminin arz ettiği bir dönemdir. Yani bir yanda model okulların olduğu merkezler varken, özellikle Osmanlı paytahta yakın olan merkezler, diğer yanda ise merkezden taşraya doğru gidildikçe geleneksel eğitim olarak tanımlayabileceğimiz medreseler söz konusu olduğunu görebiliyoruz. Medreseler geleneksel eğitime sahiptirler ve maalesef bu dönemde de modern eğitim kurumlarına göre geride kaldığını görebiliyoruz.” şeklinde konuştu.

“İslam tarihinde medreseler üniversitelere karşılık gelen kurumlar olmasına rağmen Osmanlı’nın son dönemlerinde medreselerde değişim ve dönüşüme uğramışlardır.” Diyen Filiz, konuşmasına şöyle devam etti: “Haliyle Sait Nursi geleneksel medreselere giden ve oradan eğitimini parçalı da olsa devam ettiren bir kişilik olarak karşımıza çıkıyor. Medreselerde fen bilimleri öğretilme gibi bir durum söz konusu değildir. Tamamıyla dini ilimlerin öğretildiği kurumlar olarak karşımıza çıkıyor. Sait Nursi’nin külliyatına bakıldığında içerisinden geçtiği eğitim sisteminin etkilerini çok rahatlıkla görebiliyoruz.”

Sait Nursi’nin medreselerde okutulan kitapları kısa sürede ezberleyip eğitimini tamamladığına değinen Filiz, “Sait Nursi 9 yaşında eğitim hayatına başlar. İlk dersini de abisinden almıştır. Zeki aynı zamanda ezber gücü yüksektir. Bu yüzden erken dönemlerde medreselerde okunan kitapların tümünü ezber bir şekilde bitirmiştir. Sait Nursi medrese yıllarını çok kısa bir sürede bitiriyor. Gençlik yıllarında ise onun için hareketli bir dönem başlıyor. Bir yandan memleketi Bitlis’te bir yandan Mardin’de ve konuşma meclislerinde gerek öğrencilerle gerek hocalarla girilen tartışma ortamları gibi Sait Nursi açısından hareketli bir ortamdır.” ifadelerini kullandı.

Filiz, konuşmasını şöyle tamamladı: “Böyle bir medrese hayatından söz ettiğimizde Sait Nursi, özetle erken dönemlerde medresedeki kitapları bitiren, sonraki süreçte gerek öğrenciler gerekse hocalarıyla sürekli ilmi tartışmalar içerisine giren, bir yerden bir yere giden, yerinde duramayan ve kanı kaynayan bir şahsiyet olarak karşımıza çıkmaktadır.” (Ayetullah Tarhan-MHA)